5 Kasım 2009
Kopenhag İklim Zirvesi’ne 32 gün kaldı.
Barselona görüşmeleri, olaylı bir biçimde devam ediyor. Afrika Grubu hala gelişmekte olan ülkelere fon sağlanmasına ilişkin karar alınmadığı sürece küresel bir iklim anlaşmasının parçası olmayacağını belirtiyor, görüşmelere katılmayı reddediyor. Afrika, para sorununun kırılgan ülkeler için bir ölüm-kalım meselesi olduğunu, bu konuda adım atılmazsa zaten tüm insanlarının öleceğini, iki gün boyunca sanayileşmiş ülkelere anlatmaya çalıştı. Ardından boykot, daha da genişledi. G77 grubunu temsilen Sudan, AOSIS'i temsilen Grenada, Bolivya, Brezilya, Endonezya, Suudi Arabistan, Hindistan ve Çin de Afrika'nın çağrısını desteklediklerini açıkladı. Ardından Afrika, hafta sonuna kadar yapılacak 10 görüşmenin 6'sında gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarının azaltılmasından bahsedilmesi halinde görüşmelere dönmeyi kabul etti. Ayrıca, bu ülkelerin ciddi ve gerçekçi sayılardan bahsetmelerini talep etti. Barselona görüşmelerinin nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz.
Bugün size ülkemizde sivil toplum adına atılan iki hareketten bahsetmek istiyorum. TEMA Vakfı, Genetiği Değiştirilmiş Ürünlerle mücadele için harekete geçiyor. TEMA, Türkiye, dünyanın çok az yerinde rastlanır bir ekosistem çeşitliliğine ve gıda ile tarım için önemli genetik çeşitliliğe sahip olduğunu belirtiyor. Hatta bir karşılaştırma yapmak gerekirse, Avrupa kıtasının tümünde bulunan bitki türlerinin sayısı yaklaşık on iki binken, sadece Türkiye’de saptanmış bitki türü sayısı dokuz bin. Bunun yaklaşık % 33’ü yani üç bini ise ülkemize özgü endemik türler. Bu rakam Avrupa Kıtası’nın tümünde 2.500. TEMA, biyoçeşitliliğimiz bilinirken, insan sağlığını ve gıda güvenliğimizi doğrudan tehdit eden GDO’lu ürünlerin ülkemize girmesini serbest bırakan Yönetmeliği anlamanın mümkün olmadığını dile getirdi. Vakıf GDO’lü ürünlerin ülkemize girişini serbest bırakan yönetmeliğin iptali için hukuki ve bilimsel platformda mücadeleye hazırlanıyor. Süreç ile ilgili gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Greenpeace ise, Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği EREC’le, beraber hazırladıkları Türkiye’nin ilk uzun vadeli ve iklim dostu enerji senaryosunu açıkladı. Rapora göre, yenilenebilir enerjiler ve enerji verimliliğiyle hem ekonomiyi hem de iklimi korumak mümkün. Birçok kişinin fosil yakıtlar ve nükleer enerjiyi savunurken ısrarla söylediği bir şey var “Bir ekonomi hızla büyümeye devam ederken aynı zamanda iklimi koruma politikaları da yürütülemez”. Greenpeace ve EREC ise bunun doğru olmadığını cevabını veriyor. Kopenhag İklim Zirvesi’ne sayılı günler kala açıklanan rapor ,Türkiye’nin enerji geleceği için 2050 yılına kadar bilimsel bir yol haritası çiziyor. Rapora göre, Türkiye bugünden yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmeyi ve enerji verimliliği için güçlü önlemler almayı tercih ederse, hem büyük oranda tasarruf edebilir hem de orta vadede enerji maliyetleri daha düşük bir yol izleyebilir. Rapor hazırlanırken sera gazı salımlarından küresel petrol fiyatlarına kadar her şeyi göz önünde bulunduruldu. Yani aslında iklim ve ekonomi arasında seçim yapmak zorunda değiliz. Gerçek seçim, uzun vadeli bir temiz enerji vizyonu edinerek, bir yandan iklimi korumak, diğer yandan ekonomimiz için enerji güvenliğini garanti altına almak ve halka daha ucuz enerji sağlamaktan ibaret.
Enerji [D]evrimi raporunda 2050 yılına kadar iki muhtemel senaryo karşılaştırması yapılıyor. İlk senaryoda, mevcut eğilim ve politikalar devam ederse Türkiye’de enerji sektörünün nasıl bir şekil alacağı detaylı olarak ele alınıyor. Bu senaryoya göre, 2005-2050 yılları arasında Türkiye’de enerji sektöründen kaynaklanan kişi başına salım miktarı ikiye katlanacak ve elektrik üretim maliyetleri yüzde 50 oranında artış gösterecek. Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikalarının ön planda olduğu Enerji [D]evrimi senaryosuna göre ise, kişi başına salımlar 1,1 tona düşürülüyor ve maliyetlerde kısa vadede küçük bir artışın ardından 2 sent daha ucuz bir ortalama maliyetle elektrik üretiliyor.
EREC Genel Sekreteri Christine Lins ise Avrupa’da şimdiden yenilenebilir enerji sektöründe 450 bin kişi istihdam edildiğine dikkat çekerek, sektörün yıllık iş hacminin 45 milyar Avro’yu geçtiğini, hem iklim hem de ekonomik krizle savaşmak için yenilenebilir enerjilerin hayati bir öneme sahip olduğunu ifade etti.
Rapor, hükümete Türkiye’nin Kopenhag’da alabileceği salım sınırlaması sorumlulukları için yol gösterici bir nitelik taşıyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na göre yalnızca yüzde 11’lik bir indirim sağlamak mümkün iken Enerji [D]evrimi’ne raporu Türkiye’nin, 2020 yılına kadar sadece enerji sektöründe bile beklenen artışı yüzde 25 oranında azaltabileceğini gösteriyor.
Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 32 gün, Türkiye ve gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor. Sağlıcakla kalın!
Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü